Aşırı duyarlılık, alerjik tepkiler ve alerjik hastalıklar çocukluk döneminde ortaya çıkabilir. Alerjik ya da duyarlı bünyeler doğru tanı, gözlem ve tespit sonucunda tedavi edilebilmektedir. Çocukluk döneminde görülen astım, bahar nezlesi (alerjik rinit ve alerjik rinokonunkivit), egzama (atopik dermatit), alerjik yürüyüş, ilaç alerjisi, lateks alerjisi, arı alerjisi, kurdeşen (ürtiker), besin alerjileri ve anafilaksi tanı ve tedavisi gerçekleşmektedir.

Deride kaşıntı ve kızarıklığın tipik yerleşim gösterdiği kronik inflamatuvar (yangı) hastalığıdır. Hastalık; bebeğin alerjik bir bünyeye sahip olduğunun ilk göstergesi olarak kabul edilebilir. Çünkü egzama, alerjik yürüyüşün ilk belirtisi olarak bilinmektedir.

Egzamanın 3 evresi bulunmaktadır:

Bebeklik dönemi (yenidoğan – 2 yaş)
Çocukluk dönemi (3 – 11 yaş)
Adölesan ve yetişkin dönemi (12 – 20 yaş)
Egzama, çocukları ilk 6 ayda %45, bir yaşında %60 ve ilk 5 yaşta %85 oranında etkilemektedir.

Egzamada Tanı

Hanifin – Rajka Kriterleriyle egzama tanısı konulmaktadır. Bunun için 3 majör ve 3 minör kriterin hastada bulunması gerekmektedir.

Majör kriter olarak kaşıntı baz alınmaktadır. Ayrıca çocuklarda; egzama dağımı yüzde, alında, yanakta, kulak arkasında, boyunda, saç derisinde, el ve ayakların dış yüzünde gözlemlenebilmektedir.

Yetişkinlerde ise; el ve ayakların iç yüzünde egzama dağılımı görülmektedir. Ayrıca benzer şikayetlerin alevlenmesi ve tekrarlanması, kişinin kendisinde ya da ailesinde atopik dermatit, alerjik rinit ya da astım geçmişi olması tanı kriterlerini kapsamaktadır.

Kuruluk, yüzde solukluk, meme ucunda görülen egzama, piyodermi (bakteriyel deri hastalıkları), atopik dermatit başlangıcı, besin alerjileri, Pitriasis Alba, dermografizm, pişik gibi bulgular da minör kriterler olarak değerlendirilebilmektedir.

Egzama Tedavisinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

• Alevlenmeleri önlemek için egzamayı tetikleyici besinlerden, solunum yolu alerjenlerinden ve irritanlardan uzaklaşılmalıdır.
• Hastanın, derisini sürekli nemli tutmasına dikkat etmesi gerekmektedir.
• Alevlenmelerde ilk seçenek olarak lokal kortikosteroid krem (hafif formu) kullanılmalıdır.
• Hastanın ılık suyla banyo yapması gerekmektedir.
• Hastalar cilt temizliğinde nötr pH sabunlar kullanmalıdır.
• Hastanın tırnakları herhangi bir kaşınmaya karşı kısa kesilmelidir.
• Hastaların banyo sonrası, günde 1-2 kez nemlendirici kullanmaları gerekmektedir.
• Hastalar, sentetik, akrilik ve yün giysilerden uzak durmalıdır.
• Terlemeyi azaltmak için hastanın bulunduğu ortamın ısı ve nemi kontrol altında tutulmalıdır.
• Hasta ve aile eğitim ile tedavi süreci için desteklenmelidir.

Lateks Alerjisi

 

Kauçuk ağacı sütünün hava ile teması sonucu katılaşan ve doğal kauçuk olarak kullanılan maddeye lateks denir. Tıbbi malzemelerde kullanılan lateks; eldiven, balon, kateter, kondom, maske ve kanül yapımında kullanılmaktadır.

Lateks ile bazı meyveler arasında çapraz reaksiyon bulunmaktadır. Özellikle tüylü meyveleri (şeftali, çağla badem, kayısı vb.) soyan ve yemekte zorluk çeken kişilerde lateks alerjisi akla gelmektedir. Muz, kestane, avokado ve kivi ile ise anafilaksi görülebileceği tespit edilmiştir.

Lateks; deriye temas ettiği yerde kızarıklığa, kaşıntıya, döküntüye, sulanmaya ya da kabuklanmaya sebep oluyorsa kontakt (temas) dermatitten bahsedilebilir. Lateks temas yerinde kabarma, kaşıntı ya da kızarıklık gözleniyorsa ürtiker şüphesi bulunmaktadır. Lateks alerjenler sonucu kişi nefes almakta zorluk çekiyorsa alerjik rinit ve astımla ilgili tanı ve tedavi yoluna gidilebilir.

Alerjik Rinit (Bahar Alerjisi) Nedir ?

 

Alerjik rinit (bahar alerjisi) en sık karşılaşılan alerjik hastalıktır. Alerjenlerle karşılaşıldıktan sonra burunda oluşan IgE aracılı inflamatuar hastalıktır.

Günde en az bir saat süren burun akıntısı, tekrarlayan ve birbiri ardına gelen hapşırık, burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı, gözde kaşıntı ve yaşarma alerjik rinitin (bahar alerjisi) belirleyici özellikleri arasındadır.

ISAAC (International Study of Asthma and Allergies in Childhood) tespitine göre; alerjik nezle (alerjik rinokonjonktivit) sıklığı, 13-14 yaşlarında %1.4-39.7 arasında görülmektedir.

Rinitli (burun iltihabı) olguların yaklaşık %50’si alerjiktir. Hastalığın; yaşam kalitesi, iş ve okul performansını üzerine çok etkisi vardır. Okul başarısının düşmesi, dikkat eksikliği, konsantrasyon ve uyku bozuklukları hastanın yaşam kalitesinde bozulmalara yol açar. Alerjik rinit (bahar alerjisi) hastalığına sahip kişilerde astım, sinüzit, seröz otit sık görülmektedir. Alerjik riniti bulunan (bahar alerjisi) her hastanın astım gelişimi yönünden dikkatle izlenmesi gerekmektedir.

Alerjik riniti bulunan hastaların %30-35’inde astım, astımlı hastaların ise %80-85’inde alerjik rinit vardır. Alerjik rinit, astım için önemli risk faktörüdür.

Alerjik Rinit Sınıflandırması

Mevsimsel Alerjik Rinit (MAR): Hastada hapşırık, burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı ve burun akıntısı polen mevsiminde görülür. Bu alerji türüne ot, ağaç, çiçek polenleri, küf mantarları gibi dış ortam alerjenleri neden olmaktadır.
Perennial Alerjik Rinit (PAR): Hastada yıl boyu alerjik bulgular devam eder. Ev tozu akarları, hamam böcekleri ve evcil hayvanların tüyleri etken olarak kabul edilmektedir.
Mesleksel Alerjik Rinit: Meslek hastalığı olarak hastalarda görülmektedir. Örneğin; 14-18 yaş arası kuaför çırağı olarak çalışan çocukların %42.8’inde hapşırık, %35.2’sinde burun tıkanıklığı gibi mesleki alerjik rinit bulgusu görülmektedir.

Alerjik Rinitte Klinik Bulgular

Burun Kaşıntısı: Genellikle alerjik selam (hastanın burnunun ucunu yukarıya doğru sık sık avuç içi ile silmesi) şeklindedir. Kişinin boğazı da kaşınmaktadır.

Hapşırık: Birbirini takip eden 10-20 kez oluşan hapşırıklardır.
Burun: Hastanın üst dudak ve dış burun derisi devamlı silinmeden dolayı kırmızıdır ve burun derisi soyulmaya başlamıştır.
Ayrıca, burundaki tıkanıklık ile sinüslerin östaki tüpü havalanmasını etkilenmesiyle baş ağrısı ve kulak ağrısı da görülmektedir.
Yaşam Kalitesi: Alerjik rinit hastalığına sahip kişilerin %79’u uykusuzluk, %75’i spor aktivitelerine katılamama, %73’ü işte/okulda konsantrasyon düşüklüğü, %51’i ise sosyal katılım güçlüğü gibi problemler yaşamaktadır.

Alerjik hastalıklar, genetik yatkınlık ve çevresel etkenler arasında etkileşim içerisindedir. Batı tipi yaşam tarzı, sigara kullanımı, çevre kirliliği, enfeksiyonlar ve evcil hayvanlarla yaşama önemli risk faktörleri olarak kabul görmektedir.

Alerjik Riniti Etkileyen Faktörler

Alerjik riniti ev dışında etkileyen faktörler; polenler, otlar, ağaçlar, çiçekler, mantarlar, hava kirliliği, egzoz ve gaz partikülleri olarak sıralanmaktadır.
Alerjik riniti etkileyen ev içi etkenler ise; ev tozu akarları, evcil hayvanlar, hamam böceği veya fareler, sigara kullanımı, mantarlar, mesleki alerjenler ve ev içi hava kirliliği olarak belirtilebilir.

Alerjik Rinitte Tanı

Alerji uzmanı tarafından hastanın ayrıntılı öyküsü (atopi öyküsü) alınıp muayene edildikten sonra, durum laboratuar sonuçlarıyla birlikte değerlendirilmektedir.

Çocuklarda Dikkat Edilmesi Gereken Bulgular

Çocuğunuz elinde mendil ile sürekli burnunu siliyor, üst dudağında ve burun derisinde kızarıklık ya da soyulma belirginse bu bulgular alerjik rinite ait olabilir. Ayrıca; sürekli ağızdan solumaya bağlı olarak, dişlerde şekil bozukluğu, diş eti hipertrofisi, diş çürükleri ve harita dili görülebilir.

Alerjik rinit hastalığından şüphelenilen çocuklarda gözlenmesi gereken davranışlar da bulunmaktadır. Örneğin; alerjik selam olarak adlandırılan, çocuğun burnunun ucunu yukarıya doğru sık sık avuç içi ile silmesi, ovuşturması ve kaşımasına dikkat edilmelidir. Burnun üst kısmında oluşan ve burnun sürekli silinmesi veya kaşınması sonucu oluşan yatay çizgi adı verilen bulgu da gözden kaçmamalıdır.

Aileler tarafından yanlış yorumlanmaya açık olan tikler de alerjik rinit nedeniyle çocuklarda görülebilmektedir. Sık sık burun çekme ve yüz kaslarını oynatma, çocuk tarafından burun kaşıntısını azaltmaya yönelik bir çözüm olarak oluşmuş olabilir.

Alerjik rinit hastalarında görülebilen bir diğer bulgu ise; Alerjik Shiners adı verilen; hastanın alt göz kapağında mor halkanın meydana gelmesi ve beraberinde gözde kaşıntının, kızarıklığın ve şişliğin eşlik ettiği durumlardır.

Alerjik rinit hastalığı için; alerjiyi tetikleyen alerjenlerden ve irritanlardan kaçınma ve korunma, ilaç tedavi uygulamaları, alerji aşıları (immunoterapi) ve hasta eğitimleri tedavi yöntemleri olarak kullanılmaktadır.

Alerjik Yürüyüş

 

Alerjik Yürüyüş Nedir?

Atopik marş, alerjik yürüyüş veya atopik yürüyüş denildiğinde; egzama (atopik dermatit), besin alerjisi, alerjik rinit (bahar nezlesi) ve astımı içeren alerjik hastalıkların doğal seyri anlaşılmaktadır.

Alerjik yürüyüş; atopik dermatit (egzama), besin alerjisi, alerjik rinit ve astım (nefes darlığı) hastalıkların birbirini izlemesiyle ortaya çıkıp belirginleşebilir. Alerjik yürüyüş döneminde bazı şikâyetler daha belirgin olarak görülmektedir.

Alerjik Yürüyüşe İlk Adım

Egzama; astım ve alerjik rinit rahatsızlıklarından önce görülmektedir. Egzama, alerjik yürüyüşün ilk basamağı olarak kabul edilmektedir.

Egzama, çocuklarda %15-20 görülme oranıyla en sık görülen hastalıklardandır. Hayatın ilk yılında %60 görülme olasılığı bulunmakta olan hastalık, 1-5 yaş arasındaki çocuklarda ise %30 oranında görülebilmektedir.

Alerjik olguları neticesinde çocuk ve bebeklerin, kişisel ve ailesel atopik öyküsü ya da genetik olarak alerjiye yatkınlığı bulunmaktadır. Bu bünyeye sahip hastaların tanıları %50 oranında bir yaşından önce konulmaktadır.

Bebeklerde besinler ve besin alerjileri; çocuklarda ise çevresel alerjenler egzamanın görülme olasılığını artıran başlıca faktörlerdir.

Atopik dermatitten alerjik rinite ve astım gelişimine ilişkin atopik yürüyüş seyriyle ilgili birçok araştırma mevcuttur. Bu çalışmalarda göre;
•Ailede alerji veya egzama öyküsü bulunan çocuklarda %50 oranında alerjik rinit ya da astım görülebilmektedir.
•3. ayından önce egzama teşhisi alan bebeklerin %69’unun 5 yaşından önce solunum yolu alerjenlerine karşı daha duyarlı olabilecekleri gözlenmiştir.
Egzamayı tetikleyen etkenler; besin alerjileri, solunum yolu alerjileri, kontakt (temas) alerjenleri, irritan maddeler, soğuk ve sıcak hava, psikolojik faktörler ve bakteriyel kolonizasyon oluşturan deri enfeksiyonları olarak sıralanabilir.

Alerjik Yürüyüşte Besin Alerjisinin Yeri:

IgE aracılı inek sütü alerjisinin; egzama, rinokonjunktivit, astım gibi alerjik hastalıklar için risk faktörü olduğu bilinmektedir. İnek sütü alerjisi bulunan bebekler, bronş aşırı duyarlılığına ve hava yolu inflamasyonuna yatkındır.

Egzama hastalığına sahip çocukların aileleri, egzama ve astım arasında bir bağlantı olup olmadığını oldukça merak etmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu; egzama hastalığına sahip 500 çocuğun 5 yıllık izlemi sonucunda, astımın görülme sıklığı %35 oranında hesaplanmıştır. Egzama hastası çocukların, diğer çocuklara göre astım riskinin 3-4 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Alerjik hastalıkların doğal seyri olan alerjik yürüyüşte;

•ilk iki yaşta egzama (atopik dermatit) ve besin alerjisi görülme oranı yüksektir.
•Oyun çağı ve okul çocukluk döneminde ise; atopik dermatit ve besin alerji görülme olasılığı ve duyarlılığı azalmakta, astım ve alerjik rinit bulguları artmaktadır.

Anafilaksi

 

Anafilaksi Nedir?

Duyarlı olunan alerjik etkenle karşılaşma sonucu ani gelişen, dakikalar ya da saatler içinde ölümle sonlanabilen IgE aracılı ağır alerjik reaksiyondur.

Anafilaksi ataklarının, önceden bilinen veya bilinmeyen alerjenle karşılaşma ve duyarlaşma dönemi vardır. Bu ataklar ilk karşılaşmada değil tekrarlayan temaslarda görülmektedir. Alerjenle ilk karşılaşmada hasta bu durumu fark etmeyebilir.

Anafilaksi Nedenleri

Arı ve böcek sokmaları: Bal arısı, sarı arı, eşek arısı veya ateş karıncaları tarafından ısırılma/sokulma ile meydana gelebilir.
İlaç kullanımı: Antibiyotikler (penisilin, sefalosporin, sulfonamid), lokal anestezikler, kas gevşeticiler, aspirin, radyo kontrast madde kullanımıyla ortaya çıkabilir.
Besinler: Süt, fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünleri, buğday veya tahıl içeren besinler anafilaksiye neden olabilir.
Besin katkı maddeleri: Renk vericiler, koruyucu ve tatlandırıcılar anafilaksi ataklarına neden olabilir.
Öte yandan; aşılar, alerji aşısı (immunoterapi), deri testi, kan ürünleri, lateks malzemeler, egzersiz, sebebi bilinmeyen iğne uygulamaları (kabadan ya da damardan) da anafilaksiye sebebiyet verebilmektedir.

Bedenin alerjenle karşılaşma dozu, yolu ve hızı anafilaksi atağının şiddetinin belirleyicisidir. Damar yolundan temas nedeniyle meydana gelen ataklarda tehlike daha fazla artmaktadır.

Çocuklarda ve yetişkinlerde besin kaynaklı anafilaksi ön planda iken, ileri yaşlardaki kişilerde arı ve böcek sokması, ilaç kullanımı ya da tanı testleri nedeniyle anafilaksi görülmektedir.

Anafilaksi Bulguları

Ani başlangıç ile ortaya çıkmaktadır. Anafilaksi ataklarının %90’ında yaygın kabarıklık, kaşıntı, dil ya da dudak şişkinliği görülebilmektedir. Bu belirtiler dışında %70 solunum sıkıntısı, hışıltı, stridor, bronkospazm, hipoksi gibi solunum bulgularına rastlanmaktadır. Ayrıca %45 oranında kan basıncında düşüş, hipotoni ya da bayılma (senkop) gibi bulgular kalp damar sisteminde görülebilirken yine aynı oranda bulantı, kusma, diyare veya karın ağrısı da gözlenebilmektedir.

Anafilakside İlk Yardım

Anafilaksi atalarında ilk yardım uygulamasında öncelikle hasta sırt üstü yatırılmalı, ayakları havaya kaldırılmalı, kol ve bacakta enjeksiyon veya ısırık varsa emilimi azaltmak için bölgenin üzerine bant (turnike) uygulanmalı ve bant her 5 dakikada bir gevşetilmelidir.

Anafilaksi tedavisinde ilk verilmesi gereken, hayat kurtarıcı ana ilacın adrenalin olduğu asla unutulmamalıdır.
Anafilaksiye Karşı Korunma ve Alınabilinecek Önlemler

Hastalar,

•Durumlarını bildiren bilezik, kolye kimlik, t-shirt bulundurmalıdır.
•Kendi kendilerine adrenalin yapmayı öğrenmelidir ve ilaçlarını her zaman yanlarında taşımalıdır.
•Riske sokacak sünnet, diş çekimi, iğne gibi ilaç uygulamalarından önce sağlık profesyonellerini uyarmalı ve koruyucu önlem alınması için onları yönlendirmelidir.

Anafilaksi tehlikesi olan çocuklar;

•Çantasında ve yanında acil ilaçlarını bulundurmalı,
•İlaç (adrenalin) uygulaması hakkında eğitim almalı,
•Yazılı acil durum planına sahip olmalıdır.

Arı Alerjisi

 

Arı sokmasıyla oldukça sık karşılaşılmaktadır. Çocuklarda %56, yetişkinlerde ise %94 oranında en az bir kez arı sokması vakası görülmektedir. Arı sokması ile gelişen ağır alerjik reaksiyon, hayatı tehdit etmesi nedeniyle önemli sağlık problemleri arasında yer almaktadır.

Arı Sokması ile Görülen Reaksiyonlar

Lokal Reaksiyon: Küçük veya geniş alanda olabilir. Sokulan yerde ağrı, kızarıklık, şişlik ve kaşıntı görülmektedir.
Sistemik Reaksiyon: Kaşıntı, ürtiker, kızarıklık, kusma, karın ağrısı, solunum güçlüğü, tansiyon düşüklüğü ve bilinç kaybı meydana gelir.
Toksik Reaksiyon: Birçok arının kişiyi sokmasıyla ortaya çıkmaktadır. Anafilaksi gibi ölümcül sonuçlara sebep olabilir.

Arı Sokmasında Tanı

• Öncelikle arı sokması ve türü (bal arısı, yaban arısı, eşek arısı) belirlenmelidir.
• Standart arı ekstresi ile Prick deri testi, alerji uzmanı tarafından çok küçük dozlarda başlanır.
• Prick testi negatif olursa intradermal (deri içi) test uygulanır.
• Arı venom alerjenleri ile deri testleri ve spesifik IgE tayini değerlendirilir.

Arı Sokmasına Karşı Nasıl Önlem Alınmalıdır?

• Açık renkli (sarı, pembe vb.) giysi ve yoğun parfüm kullanımından kaçınılmalıdır.
• Arı kovanlarından ve çiçek topluluklarından uzak durulmalıdır.
• Açıkta çöp, evsel atık, şekerli gıda ve içecekler bulundurulmamalıdır.
• Anafilaksi riski taşıyan birey; kart kolye ya da bileklik taşımalıdır.
• Risk taşıyan hastaların ilaçlarını (adrenalin) kendileri uygulayabilmelidir. (Otoenjektör önerilmektedir.)
• Arı venom alerjenleri ile aşı uygulaması tavsiye edilmektedir. (İmmünoterapi)

Astım (Nefes Darlığı)

 

Tekrarlayan öksürük, nefes darlığı, hışıltı, göğüste sıkışma hissi, balgam çıkarma, nefes darlığı atakları (alevlenme) ve iyilik dönemleri olan, kendiliğinden ve tedavi ile düzeltilebilen hava yollarının aşırı duyarlılığı halidir. Broşlarda daralmaya ve bronş yapılarında değişikliğe sebep olan, birçok patolojik mekanizmaları içeren, hava yollarının iltihaplanmasıyla (yangı) oluşan kronik bir akciğer hastalığıdır.

Bebeklikte ve çocukluk çağında başlayan ve en sık bu dönemlerde görülen hastalık önemli bir toplum sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Çocuklar için okula devamsızlık nedeni olan; tekrarlayan yakınmalar, iyilik dönemleri ve alevlenmeler ile seyreden geriye dönüşümlü bir sağlık sorunudur.

Astım, poligenetik (birçok geni) içeren farklı biyolojik mekanizmalarla oluşmaktadır. Gen ve çevre etkileşimi astım riskini beraberinde getirmektedir. Genetik yatkınlıkla birlikte çevresel etkenlerle (sigara, ev içi ve ev dışı hava kirliliği, ev tozu akarları, ot polenler, küf mantarları) astıma duyarlaşma bebek daha anne karnındayken başlamaktadır.

Astımın görülme sıklığı; kıtalar arasında, ülkenden ülkeye, bölgeden bölgeye, şehirden şehre ve hatta kentsel alandan kırsal alana göre değişmektedir. Çocuklarla birlikte yapılan çalışmalar sonucu, astımın görülme sıklığı ülkelere göre; %0.6-49 arasında değişmektedir. ISAAC (The International Study of Asthma and Allergies in Childhood) sonuçlarına göre ülkemizde astım sıklığı değişik bölgelerde %0.7-14.8 oranında görülmektedir.

Astımı Tetikleyen Etkenler Nelerdir?
•Ev içi ve ev dışı alerjenlerle karşılaşma
•Sigara kullanımı ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalma
•Evcil hayvanlar
•Küf mantarları
•Polenler (ot, ağaç, çiçek)
•Solunum yolu enfeksiyonları
•Ev içi hava kirliliği (yemek pişirilen ocaklardan, odun ve kömür sobalarından çıkan gazlar)
•Tahriş edici, uyarıcı (irritan) kimyasallar
•Virüsler (Bebeklik döneminde geçirilen ağır bronşit ve akciğer enfeksiyonu)
•Beslenme bozuklukları ve obezite
•İklim değişiklikleri astım riskini artıran etkenlerdir.

Ayrıca; astım hastalarının sık sık antibiyotik ve antipiretik (ateş düşürücü) kullanması hastanın astım riskini artırmaktadır.
Çocuklarda astım; acil tedavi gerektiren atakların sıklığı ve yaşamı tehdit eden atakların varlığı okula devamsızlığa ve okul performansına, fiziksel aktivitelerin kısıtlılığına, gece uyanmalarının sıklığına, büyüme ve gelişmeye olumsuz bir şekilde etki etmektedir.

Çocuklarda ilk 2 yaşta, üç veya üçten fazla hışıltılı ataklarının bulunması ve bu atak döneminin tekrar etmesi astım lehine bir bulgudur. Anne ve babalar çocuklarının üst solunum yolu enfeksiyonu ve burun akıntısının ardından gelen öksürük ve hırıltı başlangıçlarını dikkatli gözlemeli; ateşsiz, kuru ya da koşmayla ortaya çıkan öksürüklere astım şüphesiyle yaklaşıp hekime danışmalıdır. Öte yandan, çocuklarda görülen burun akıntısı, tıkanıklığı veya kaşıntısı ve hapşırıklar alerjik rinit belirtisi de olabilmektedir.

Astım hastası çocukların sigara içilen ortamda bulunması, kokulu kırtasiye malzemeleri kullanması, yağlı boya ya da cilalı ortamlarda bulunması, deterjan, parfüm gibi kokularla karşılaşmaları bronşların aşırı duyarlılığını tetikler ve öksürüklerini artırır.

Astımda Tedavi

Çocuklarda astım tedavisi uluslararası uzlaşı raporlarına göre yapılmaktadır. Hastalığı kontrol etmede risk etkenlerinden kaçınmak ve korunmak astım tedavisinin anahtarını oluşturmaktadır.

Hasta Eğitimi: Astım tedavisinde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Hekim, hasta, aile işbirliği ve okul ya da iş koşullarının hastanın durumuna göre düzenlenip çevresel faktörlerin iyileştirilmesi gerekmektedir.

Hastaya ve hasta yakınlarına rahatlatıcı ve kontrol edici ilaçların farkları iyi açıklanmalı; ne zaman rahatlatıcı ilaca başvurulacağı ve neden kontrol edici ilaçların sürekli kullanılması gerektiği öğretilmelidir.

Astım Kontrol Test ve evde PEF metre ile bulgular ile atak izlemi yapılarak, kronik astım için basamak tedavileri uygulanmalıdır.

Kullanılan İlaçlar: Rahatlatıcı ve kontrol edici ilaçlar olmak üzere ilaç uygulamaları bulunmaktadır. Bu ilaçların uygulama ayrıntıları ve tedavi metodu için uzman hekiminize danışın.

Tüm tedavi uygulamaları bulgulara göre hekim tarafından değerlendirilir ve basamak tedavileri düzenlenir.

Astım Hastaları İçin Korunma Yöntemleri

•Pasif/aktif sigara içiciliğini önleme,
•Dış ortam hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde dışarı çıkılmaması,
•Çarşaf, yastık kılıfları ve nevresimlerin haftada bir yıkanması, yatak ve halıları 3 saat kadar havalandırılması,
•Evde olabildiğince az eşyanın bulundurulması. Duvardan duvara halıların kullanılmaması,
•Evini yeterince havalandırılması, iç ortam nem oranının azaltılması,
•İyi kalitede (HEPA filtreli) elektrik süpürgesinin kullanılması,
•Çocukların tüylü ve kokulu oyuncaklardan uzak tutulması,
•Kokulu silgi, kalem veya keçeli kalemlerin kullanılmaması,
•Evcil hayvanlarla aynı ortamda yaşanılmaması,
•Evi haşerelere karşı evin ilaçlanması,
•Rutubet alanlarının (çatı, oda, banyo vb.) onarması,
•Yağlı boya ve badana yapılması sırasında hastanın evden uzaklaştırılması,
•Polenlerin yoğun bulunduğu saatlerde (10.00 – 16.00) dışarı çıkılmaması,
•Parfüm, deodorant, kolonya gibi keskin kokulardan uzak durulması,
•Viral solunum yolu enfeksiyonların yoğun olduğu kış aylarında, hapşırık ve öksürürken ağzın mendille kapatılması ve elleri sabunlanması astım hastalarının alabileceği başlıca önlemlerdir.

Besin Alerjileri

 

Besin Alerjileri Nelerdir?

Besin proteinine karşı ve besin katkı maddelerine karşı gelişen IgE aracılı istenmeyen reaksiyonlardır. Bebek ve çocuklar için önemli problemdir. Batılı ülkelerde %25 oranında alerjik besin reaksiyonları bulunmaktadır.

Çocuklarda, hayatlarının ilk 3 yılında, %6-8 oranında besin alerjilerinin görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu dönem göz önüne alındığında; inek sütü alerjisinin %2.5, yumurta alerjisinin %1.5 ve fıstık alerjisinin %0.6 oranında bir paya sahip olduğu görülmektedir.

Alerjenler

Besin antijenleri protein, yağ ve karbonhidrattır. Besin alerjilerinde en önemli öğe; besindeki glikoproteindir. Glikoproteinler suda eriyen, ısıya dayanıklı, proteolitik sindirime ve aside dirençlidir.

Yumurta, süt, fıstık, soya, balık ve kabuklu deniz ürünleri, buğday ve kabuklu meyveler tüm alerjik reaksiyonların %90’ından sorumlu sekiz besindir. Hastada yumurtaya, süte, soyaya ve buğdaya karşı yıllar sonra klinik tolerans gelişir ve hastanın alerjisi geriler. Ancak; fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünlerinde görülen alerji ise yaşam boyu devam etmektedir.

Besin alerjileri sonucu deride; kurdeşen, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklık rastlanabilir. Gastrointestinal anlamda ise; dudak, dil, ağız içi kaşıntı, kızarıklık, şişlik; bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, ishal ve gastroözefageal reflü görülebilmektedir. Solunum yollarını etkileyen bulgular olarak; burun tıkanıklığı, hapşırık, burun akıntısı ve kaşıntısı, larinks ödem, öksürük ve hırıltı sıralanabilir. Ayrıca, besin alerjileri hipotansiyon şok oluşumuna da sebebiyet verebilmektedir.

Çocuklarda Yabancı Cisim Aspirasyonu

 

Uzun süre devam eden hırıltı ve öksürük yakınmaları olan hastanın astım tanısı ile karıştırıldığı sık nedenlerden birisi, hastanın hava yoluna yabancı cismin kaçmasıdır. Çocuklara verilen yiyecekler, çerezler (fındık, fıstık, çekirdek vb.) veya oyuncak parçasının hava yoluna kaçması aspirasyona sebep olabilir.

Yabancı cisimlerin nefes borusuna kaçma vakaları en sık çocuğun 6. ayı ile 3 yaş arasında görülmektedir. Çocuklar ve bebekler değişken duygu ve davranışlara sahip olduklarından; ağlarken, gülerken, koşarken ağızlarında lokma bulunması nefes borusuna yabancı cisim kaçma riskini artırmaktadır. Bebeklerin ayakta sallanırken veya yattığı yerden biberonla mama ya da su verilmesi de aspirasyon riskini oluşturmaktadır.

Çocukların Nefes Yoluna En Sık Kaçan Yabancı Cisimler

Çekirdek: Ayçiçeği, kabak çekirdeği, zeytin çekirdeği, fıstık, fındık, fasulye, nohut, leblebi, portakal, erik, karpuz çekirdekleri, mandalina dilimi; elma, havuç, salatalık gibi sert meyve ve sebzelerin iyi çiğnenmemiş parçaları bu grupta sayılabilmektedir.

Küçük Malzemeler: Kalem ucu, çengelli iğne, toplu iğne gibi cisimlerin ağızda tutulması yabancı cisim aspirasyonu riskini artırır.

Ayrıca, zihinsel engelli çocukların yutma fonksiyonlarının yetersiz olması sonucu beslenme esnasında yemek ve suyun nefes borusuna kaçma riski diğer çocuklara göre daha fazladır.

Çocuklarınızı Yabancı Cisim Aspirasyonundan Koruma Yöntemleri

• Çekirdek, fındık, fıstık, nohut, leblebi fasulye gibi yiyecekleri ve çerezleri bebeklere ve 4-6 yaş çocuklara vermeyiniz.
• Mandalina, portakal, erik, zeytin, karpuz, üzüm gibi çekirdekli olan meyvelerin çekirdeğini temizleyip çocuğunuza veriniz. Mandalina dilimlerinin kayganlığı nedeniyle bu dilimleri bölerek çocuğunuza yediriniz.
• Bebeklerin dişleri çıkarken damağını kaşımak için verilen elma dilimi, havuç, salatalık ya da ekmek kabuklarına karşı dikkatli olunmalıdır.
• Bebeklerin yutma ve çiğneme gelişme döneminde püre ve pütürlü besin ile beslerken sabırlı olup bebek lokmasını yutmadan birbiri ardı sıra mama vermeyiniz.
• Yabancı cisme bağlı hava yolu tıkanıklığı ani başlamaktadır. Öncesinde bir hastalık bulgusu görülmemektedir. Yabancı cisim aspirasyonu tespit edildiğinde vakit kaybetmeden 112’nin aranması gerekmektedir. Yabacı cisim gözle görülmeden asla körlemesine ağız içine parmak sokulmaması gerekmektedir.

Bebekte Yabancı Cisim Çıkarılması

• 112 aranmalıdır.
• Yabancı cisme bağlı hava yolu tıkanıklığı durumunda bebeğin kendi kendine soluması ve öksürmesi desteklenmelidir.
• Bebeğin bilinci açık ise; dönüşümlü olarak “Sırt Vuruşu” ve “Göğüs Basısı” yapılmalıdır.

• Bebek hafif baş aşağı bir şekilde, yüzüstü vaziyette kişinin ön kolu üzerine yatırılmalıdır. Bu işlemde bebeğin başı ve alt çenesi, boğaza bastırmadan desteklenmelidir.
• Kişi ön kolunu bacağına yaslayarak destek almalı, diğer elin tümsek kısmı ile bebeğin kürek kemikleri arasına 5 kez vuruş yapılmalıdır. Vuruşlar aşağıya ve ileri doğru uygulanmalıdır.
• Sırt vuruşu ile yabancı cismin çıkmama durumunda bebek göğüs basısı yapmak üzere sırt üstü ve baş aşağı olacak şekilde çevrilmelidir.

• Göğüste kalp masaj noktasına 5 kez aşağı doğru bası yapılmalıdır. Basılar, saniyede bir bası olacak şekilde parmaklarla uygulanmalıdır.
Çocukta / Yetişkinde Yabancı Cisim Çıkarılması
• 112 aranmalıdır.
• Ayakta, çocuğun/yetişkinin arkasına geçilmeli ve bir el yumruk yapılmalıdır.
• Başparmak tarafı göğüs kemiğini (iman tahtası)bittiği yere yerleştirilmeli, diğer el ise yumruk yapılmış eli kavrayarak tutmalıdır.

• 5 kez içeri ve yukarı doğru bastırılmalıdır.
• Bilinç kapanıncaya ya da yabancı cisim çıkarılıncaya kadar Heimlich Yöntemi’ne devam edilmelidir.

Hışıltılı Çocuk

 

Hışıltı Nedir?

Hışıltı (vizing); çocukta veya bebekte ıslık çalar gibi vızıltı şeklinde tiz sesin duyulmasıdır. Hışıltı, alt solunum yollarında ya da akciğerde sorun olduğunun en önemli göstergesidir. Nefes vermede tıkanıklık olduğunun bulgusudur.

Hışıltılı çocuk tanımı; 5 yaş altında, yılda 3 defadan fazla tekrarlayan ya da bir aydan daha uzun süreli hışıltısı olan çocuklar için kullanılmaktadır. Çocukların bronş yapısı çabuk daralmaya yatkın olduğundan broşlarda tıkanıklık yapan akut ve kronik olaylar hışıltıya neden olmaktadır.

Hışıltı Nedenleri

Akut bronşiolit ile alt solunum yollarının virüsle oluşan enfeksiyonu nedeniyle olabilmektedir. Ayrıca; astım, akciğer enfeksiyonu (tüberküloz), kronik akciğer hastalığı (obliteratif bronşiolit), tekrarlayan zatürre (pnömoni), yabancı cisim aspirasyonu (kaçması), kistik fibrozis, gastroözefageal reflü, primer immun yetmezlikleri (immunglobülin G, immunglobulin A, immunglobulin M eksiklikleri), tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ile aşırı IgE yüksekliği, doğuştan trakea anomalileri, doğuştan damarsal bozukluk (vasküler halka) ve lenf bezi büyüklüğüne bağlı olarak görülebilmektedir.

İnek Sütü Alerjisi

 

İnek Sütü Alerjisi Nedir?

İnek sütü içindeki proteinlere karşı IgE aracılı oluşan istenmeyen reaksiyon oluşmasıyla meydana gelmektedir. Egzamalı bebek ve çocukların üçte birinde besinlere karşı alerji bulunmaktadır.

IgE aracılı inek sütü alerjisinde görülen şikayetler;

Deride kurdeşen, anjioödem, egzama ve kontakt reaksiyon (temas dermatiti) görülebilmektedir.

Solunum sisteminde astım ve bahar alerjisine rastlanabilir.

Bulantı, kusma, kolik, karın ağrısı, ishal, kabızlık, gastroözefageal reflü, dışkıda kan olması; ağız etrafı ve dudaklarda kızarıklık, kaşıntı ve şişlik gibi oral alerji sendromları ve mide-bağırsak (gastrointestinal) reaksiyonlar görülebilmektedir.

Nadir de olsa, sütün başlattığı kronik akciğer hastalıkları da görülebilmektedir.

IgE aracılı olmayan inek sütü alerjisinde görülen şikayetlerde ise; belirtiler geç ortaya çıkmakla birlikte karın ağrısı, sık dışkılama, ishal ya da kabızlık olarak görülmektedir.

Karışık tip (IgE ve IgE olmayan) vakalar ise; geç görülen ve kronik şikayetlerle ortaya çıkan inek sütü alerjisi olarak tanımlanabilir.

Bebeği, biberonla beslerken ağız etrafında kızarıklık; bebekte kaşıntı, şişlik, huzursuzluk, kusma, karın ağrısı, ishal, kabızlık, vücutta döküntü ya da kabarıklık olması inek sütü alerjisinde sık rastlanılan şikayetlerdir.

Soy geçmişinde (anne, baba ve kardeşte); inek sütü ya da besin alerjisi (yumurta, balık alerjisi gibi), atopik dermatit, egzama, kurdeşen (ürtiker), alerjik rinit (bahar nezlesi), astım (nefes darlığı), ilaç alerjisi, evcil hayvan alerji öyküsü bulunan bebekler, inek sütü alerjisine daha yatkındır.

Muayene sırasında öncelikle; hastanın boy, kilo, büyüme ve gelişmesi, büyüme eğrisi ile ağız, dudak, boğaz, dil, burun ve kulak bulguları uzman hekim tarafından incelenir. Deri, burun, akciğer, mide-bağırsak ve diğer sistem muayeneleri gerçekleştirilir.

Kan testleri, alerji deri testleri (Prick deri testi, Patch testi)* ve yükleme testleri (açık yükleme, tek kör oral yükleme, çift kör oral yükleme**) hastaya uygulanmaktadır.

İnek sütü alerjisi tedavisinde;

•Anne sütü bebeğin tek maması konumundadır. Bebek beslenmesinde anne ve babaya anne sütü yararları anlatılarak bebeğin emzirilmesine devam edilmesi konusunda bilinç kazandırılmalıdır.
•Ek besin kullanımı zorunlu görülen durumlarda ise; aminoasit formula ya da tam hidrolize soya bazlı formula mamaların kullanılması gerekmektedir.
•İnek sütü alerjisi olan bebekte ve çocukta beslenmesinde, alerji sebebi olan inek sütü ve inek sütü temelli mamalardan, süt ürünlerinden (yoğurt, peynir, çökelek veya kesik, kaymak, tereyağı gibi besinlerden) uzak durmak gerekmektedir.
•İnek sütüne alerjisi olan bebeklerde, diğer memeli hayvanların sütüne karşı da bir alerji olasılığı bulunmaktadır. Buna çapraz reaksiyon denilmektedir. Koyun sütü, keçi sütü, at sütü, eşek sütü gibi gıdalara da dikkat edilmesi gerekmektedir.

* Bu testler alerji uzmanı tarafından uygulanmalıdır.
**Tanı için altın standart test olarak kabul görmektedir.

Kurdeşen (Ürtiker)

 

Deride üst tabakayı tutan pembe kırmızı renkte kaşıntılı, sınırları belirgin deriden kabarık, hafif ödemli çeşitli şekil ve büyüklükte, üzerine baskı ile solan, 24 saat içinde iz bırakmadan gerilemeye başlayan deri hastalığıdır.

Akut kurdeşen nedenleri; enfeksiyonlar, parazitler, ilaçlar, besinler, böcek alerjileri; soğuk, sıcak veya rüzgârlı hava olarak sıralanabilir.

Kronik kurdeşen nedenleri ise; bağ dokusu hastalıkları, otoimmun hastalıklar, lupus ve tiroid hastalıklarından oluşabilmektedir.

Kurdeşeni etkileyen nedenlerden hastanın uzaklaşması (besin, ilaç, arı/böcek, lateks vb.), hastanın rahat bir ortamda bulunması, kaşıntının iyileşmesine yönelik sağlık uygulamalarına başlanması, antihistaminik ve kortikosteroid ilaçların kullanımı tedavi için izlenen yollardır.

Atopik Dermatit

Pediatrik dermatolojinin en çok karşılastığı sağlık sorunlarının basında atopik dermatit ya da diğer adıyla alerjik egzama geliyor. Atopi kelimesi; genetik olarak alerjik hastalıklara yatkınlık anlamına gelir. Halk arasında “alerjik bünye”diye de tarif edilir. Genellikle atopik kişilerin ailelerinde saman nezlesi, astım gibi alerjik hastalıkların varlığı söz konusudur.

Bebeklikte egzama ile kendini gösteren atopi, önlem alınmazsa erişkin yasta solunumsal alerjiler, astım ve el egzamalarına ilerleyebilir. Atopik dermatit/alerjik egzaması olan çocuklarda genetik olarak, deriye nem veren bir madde eksiktir ve yasam boyu deri kurudur. Ciltteki bu kuruluk arttığında kaşıntı oluşumu söz konusu olur. Atopik dermatit/alerjik egzama çocukların yüzde 15 – 30’unda gözlenebilmektedir.

Atopik dermatit/alerjik egzamanın tetikleyicileri arasında çeşitli alerjen maddeler, bakteriler, tahriş edici maddeler (deterjan vb.), mevsimsel değişiklikler ve stres yer alır. Yiyecek alerjenleri ağızdan veya temas yoluyla egzamayı alevlendirebilir. Özellikle tavuk yumurtası, inek sütü, soya, fıstık sık karşılaşılan alerjenlerdir.

Hava yoluyla gelen ev tozu akarları, polenler de atopik dermatit/alerjik egzamayı şiddetlendirebilmektedir. Bu alerjen maddelerin de deriden emilebildiğine dair kanıt vardır, bu durum deri testi ile de gösterilebilir.

ÇOCUKLARDA CİLT KURULUĞU

 

Deri bariyerini oluşturan lipidler zarar gördüğünde cildimiz kurur veya atopik egzamada olduğu gibi genetik olarak deriye nem veren bir madde eksikliğinde de yasam boyu kurudur. Bu koruyucu bariyer zarar gördüğünde, cilt su kaybeder. Bu durum ciltte kuruluk ve kasıntıya sebep olur. Savunmasız deri bariyeri cildi tahrişe neden olabilecek irritanların vücuda girişine engel olmakta zorlanır ve bu durum daha fazla kasıntıya sebep olur. Cilt kuruluğu her yasta görülebilirken daha çok ileri yas veya genetik olarak atopik yatkınlığı olan çocuklarda görülmektedir. Atopi, önlem alınmazsa erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve el egzamalarına ilerleyebilir.